Amerikan emperyalizmi bugün İslâm âlemine karşı topyekûn savaş halindedir. Silahların Afganistan ve Irak'ta konuşuyor olması savaşın sadece oralarda olduğu anlamına gelmez. Bazı ülkelerde doğrudan işgalle, bazı yerlerde İslâm coğrafyasını yeni küçük parçalara ayırma amacıyla çıkarılan fitnelerin maşaları vasıtasıyla, bazı yerlerde siyasi oyunlarla, bazı yerlerde ekonomik oyunlarla, diğer yerlerde de daha başka metotlarla bu savaş sürdürülüyor. Guantanamo'da ve işgalci siyonist devletin zindanlarında Kur'an-ı Kerim'e yapılan hakaret ve iğrenç muamele bu savaşın herhangi bir örgüte veya iddia edildiği gibi teröre karşı değil doğrudan İslâm'a ve Müslümanlara karşı olduğunu bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Bu olaylardan sonra hâlâ savaşın İslâm'a ve Müslümanlara karşı olduğundan şüphe edenler ya Amerikan emperyalizmini tezkiye ihtiyacı duymaktadırlar ya da "aklî muhakeme" kabiliyetlerini pasif konuma geçirmişlerdir.
Bu topyekûn savaşta haçlı zihniyetiyle siyonist zihniyet ittifak halindedir. Bu işbirliği değişik alanlarda kendini gösteriyor. Son olarak da Irak'ın bilim tabakasını, ya ABD hesabına çalışmaya zorlamak ya da tümüyle ortadan kaldırmak için işbirliği yaptıkları yine kendi raporlarıyla ortaya çıktı.
Haçlı - siyonist ittifakının bu topyekûn savaşlarına Müslümanların da topyekûn karşılık vermeleri gerekiyor. Onlar tüm İslâm âlemini sömürgeleştirmek, bütün Müslümanları köleleştirmek için aralarında işbirliği yaparken biz özgürlük ve izzetimiz için aramızda işbirliği yapmakta neden zorluk çekiyoruz?
İşgalci ABD'nin ve siyonistlerin ürünlerini boykot topyekûn karşı koymanın, bu alanda işbirliğinin önemli cephelerinden biridir. Biz daha önce muhtelif vesilelerle bu boykotun önemini ve etkisini vurgulamaya çalışmıştık. Ancak anladığımız kadarıyla birçokları hâlâ "bir kişiyle ne artar ne eksilir" düşüncesiyle hareket ederek boykotu önemsemiyordu. Fakat bu boykotun oldukça etkili olduğunun bizzat ABD çıkarlarını gözetmekle ve korumakla görevlendirilmiş birinin ağzıyla dile getirilmesi faydalı oldu. Ümit ediyoruz bundan sonra insanlarımız kendilerini fert olarak değil bir bütünün parçaları olarak görürler. Bu anlayışla hareket edildiğinde topyekûn saldırıya topyekûn karşı koymak mümkündür.
Aralarında işbirliği yaparak Irak'ta ve Filistin'de bebekleri katledenlerin, altı yaşındaki çocukların kollarına kelepçe vurup çöl zindanlarına götürenlerin dünya üzerindeki ekonomik sultalarının zayıflatılması amacıyla başlatılan boykota çağrı onurlu bir çağrıdır. Bu onurlu çağrıya karşı kullanılan sözler çağrıyı yapanları değil sözün sahiplerini tarif eder. Ezilmesi gereken çirkin kafalar Ebu Gureyb'de kadınlarımızın iffetlerine tecavüz edenlerin, Guantanamo'da kutsal kitabımıza çirkin muamelede bulunanların, Gazze'de bebeklerin kaldığı evlerin üzerine bir tonluk bomba düşürenlerin kafalarıdır. Eğer o kafaları bugün ezemiyorsak en azından onları besleyenlerin ürünlerini boykot ederiz. Bunu yapma gücümüz var ve yapmalıyız. Yapmazsak böylesine çirkin fiillere duyarsız ve tepkisiz kalmanın ağır hesabını vermek zorunda kalacağız.
Boykotun sanıldığı gibi basit bir şey olmadığını, bayağı etkisinin olduğunu bizzat etkilenenlerin ağzından öğrenmiş olduk. Demek ki bizim insanlarımızın üzerine otomatik silahlarla, F-16'larla ve daha nice modern silahlarla ateş edenlere karşı bizim de elimizde bir silah varmış. Zaten onlar güçlerini ekonomik saltanattan almıyorlar mı? Onlara bu ekonomik gücü kim kazandırıyor?
Bazı maddeler vardır ki hiç ihtiyaç bile değildir sadece zevktir. Örneğin şu içeceği içmek. Ondan daha güzel zevkler alabilmen için önünde birçok alternatif var. Neden onu tercih ederek verdiğin paranın bir kısmının Irak'ta ve Filistin'de savunmasız insanların üzerine sıkılan mermiye dönüşmesine razı oluyorsun?
Bir ihtiyacını gidermen için önünde iki alternatif varsa gerekirse biraz kalitesiz olanı seç, ama paran zulme ve işgale kaynak olmasın.
Bir de boykotu karmaşaya dönüştürmemek gerekir. Özellikle belli ürünler üzerinde yoğunlaşmak ve onların tanınmasını sağlamak daha faydalıdır. Bütün insanların hafızası eczacılarınki kadar güçlü olmayabilir. Dolayısıyla uzun bir listeyi akıllarında tutamazlar. Sürekli yanlarında bir liste de taşıyamazlar. Bilhassa emperyalizmin ekonomik gücünün bel kemiğini teşkil eden belli ürünlere karşı tavır konulur. Bir de bazı tanımlayıcı unsurlara (Made in, vs.) dikkat edilir.
Boykotun daha etkili olması için çevremizdekileri uyarmaya ve bilgilendirmeye de önem vermeliyiz.
16 Haziran 2005 Perşembe, Vakit gazetesi
Bu topyekûn savaşta haçlı zihniyetiyle siyonist zihniyet ittifak halindedir. Bu işbirliği değişik alanlarda kendini gösteriyor. Son olarak da Irak'ın bilim tabakasını, ya ABD hesabına çalışmaya zorlamak ya da tümüyle ortadan kaldırmak için işbirliği yaptıkları yine kendi raporlarıyla ortaya çıktı.
Haçlı - siyonist ittifakının bu topyekûn savaşlarına Müslümanların da topyekûn karşılık vermeleri gerekiyor. Onlar tüm İslâm âlemini sömürgeleştirmek, bütün Müslümanları köleleştirmek için aralarında işbirliği yaparken biz özgürlük ve izzetimiz için aramızda işbirliği yapmakta neden zorluk çekiyoruz?
İşgalci ABD'nin ve siyonistlerin ürünlerini boykot topyekûn karşı koymanın, bu alanda işbirliğinin önemli cephelerinden biridir. Biz daha önce muhtelif vesilelerle bu boykotun önemini ve etkisini vurgulamaya çalışmıştık. Ancak anladığımız kadarıyla birçokları hâlâ "bir kişiyle ne artar ne eksilir" düşüncesiyle hareket ederek boykotu önemsemiyordu. Fakat bu boykotun oldukça etkili olduğunun bizzat ABD çıkarlarını gözetmekle ve korumakla görevlendirilmiş birinin ağzıyla dile getirilmesi faydalı oldu. Ümit ediyoruz bundan sonra insanlarımız kendilerini fert olarak değil bir bütünün parçaları olarak görürler. Bu anlayışla hareket edildiğinde topyekûn saldırıya topyekûn karşı koymak mümkündür.
Aralarında işbirliği yaparak Irak'ta ve Filistin'de bebekleri katledenlerin, altı yaşındaki çocukların kollarına kelepçe vurup çöl zindanlarına götürenlerin dünya üzerindeki ekonomik sultalarının zayıflatılması amacıyla başlatılan boykota çağrı onurlu bir çağrıdır. Bu onurlu çağrıya karşı kullanılan sözler çağrıyı yapanları değil sözün sahiplerini tarif eder. Ezilmesi gereken çirkin kafalar Ebu Gureyb'de kadınlarımızın iffetlerine tecavüz edenlerin, Guantanamo'da kutsal kitabımıza çirkin muamelede bulunanların, Gazze'de bebeklerin kaldığı evlerin üzerine bir tonluk bomba düşürenlerin kafalarıdır. Eğer o kafaları bugün ezemiyorsak en azından onları besleyenlerin ürünlerini boykot ederiz. Bunu yapma gücümüz var ve yapmalıyız. Yapmazsak böylesine çirkin fiillere duyarsız ve tepkisiz kalmanın ağır hesabını vermek zorunda kalacağız.
Boykotun sanıldığı gibi basit bir şey olmadığını, bayağı etkisinin olduğunu bizzat etkilenenlerin ağzından öğrenmiş olduk. Demek ki bizim insanlarımızın üzerine otomatik silahlarla, F-16'larla ve daha nice modern silahlarla ateş edenlere karşı bizim de elimizde bir silah varmış. Zaten onlar güçlerini ekonomik saltanattan almıyorlar mı? Onlara bu ekonomik gücü kim kazandırıyor?
Bazı maddeler vardır ki hiç ihtiyaç bile değildir sadece zevktir. Örneğin şu içeceği içmek. Ondan daha güzel zevkler alabilmen için önünde birçok alternatif var. Neden onu tercih ederek verdiğin paranın bir kısmının Irak'ta ve Filistin'de savunmasız insanların üzerine sıkılan mermiye dönüşmesine razı oluyorsun?
Bir ihtiyacını gidermen için önünde iki alternatif varsa gerekirse biraz kalitesiz olanı seç, ama paran zulme ve işgale kaynak olmasın.
Bir de boykotu karmaşaya dönüştürmemek gerekir. Özellikle belli ürünler üzerinde yoğunlaşmak ve onların tanınmasını sağlamak daha faydalıdır. Bütün insanların hafızası eczacılarınki kadar güçlü olmayabilir. Dolayısıyla uzun bir listeyi akıllarında tutamazlar. Sürekli yanlarında bir liste de taşıyamazlar. Bilhassa emperyalizmin ekonomik gücünün bel kemiğini teşkil eden belli ürünlere karşı tavır konulur. Bir de bazı tanımlayıcı unsurlara (Made in, vs.) dikkat edilir.
Boykotun daha etkili olması için çevremizdekileri uyarmaya ve bilgilendirmeye de önem vermeliyiz.
16 Haziran 2005 Perşembe, Vakit gazetesi