Mi’racın ümmete bakan yönü manevi terbiyedir. Her müminin mi’racdan alacağı dersler ve manevi nasipler vardır. Bu yol açıktır. Bütün Allah dostları, manevi terbiye ile yapılacak manevi mi’racın peşindedir.
Tasavvufta bu manevi terbiyeye “seyrü süluk” denir.
Seyir, “Hak yolunda gitmek”, süluk de, “bu işi bir mürşit terbiyesinden gerçekleştirmektir.” Kısaca seyrü süluk, bir mürşid-i kamilin rehberliğinde Allah’a gitmektir. Bu, kalp temizliği ve nefis terbiyesi ile gerçekleşen manevi bir yolculuktur, ruhi bir mi’racdır.
Arifler manevi yolculukla “Seyir ilellah”ı kast ederler. Bu seyirde, hedef yüce Allah’tır. Çünkü asıl yolculuk ve saadet budur. Huzur, Cenab-ı Hak ile tanışmak ve buluşmaktır.
Nakşi büyüklerinden Hace Ubeydullah Ahrar (ks) der ki:
“İki çeşit mi’rac vardır. Biri manevi, diğeri ise şeklidir. Manevi mi’rac da iki türlüdür. İlki kötü sıfatlardan güzel sıfatlara geçmektir. İkincisi masivayı (Allah’tan gayrı bütün varlıkları kalben) terkedip Hakk’a yönelmektir.
Yüce Allah’a gitmek, ayakla değil güzel ahlakla olur. O’na yaklaşmak kalıpla değil kalple gerçekleşir. Bu yolda aşılacak şey, dağ tepe gibi engebeler değil, nefsin engelleridir. Uzakta olan yüce Allah değil, kuldur.
Allah’a yaklaşmak için nefsini aşmak, kötü ahlaklardan uzaklaşmak, zulmet perdelerini geçmek gerekiyor.
Allah’a giden yolun rehberi mürşid-i kamildir. Azığı takvadır. Bineği himmettir. Yol arkadaşı mümin kardeşlerdir. Silahı dua ve zikirdir. Düşmanı nefis ve şeytandır. Süresi, son nefese kadardır. Sonu -Allah’ın rahmetiyle- cennet ve cemalullahtır.
Tasavvufta bu manevi terbiyeye “seyrü süluk” denir.
Seyir, “Hak yolunda gitmek”, süluk de, “bu işi bir mürşit terbiyesinden gerçekleştirmektir.” Kısaca seyrü süluk, bir mürşid-i kamilin rehberliğinde Allah’a gitmektir. Bu, kalp temizliği ve nefis terbiyesi ile gerçekleşen manevi bir yolculuktur, ruhi bir mi’racdır.
Arifler manevi yolculukla “Seyir ilellah”ı kast ederler. Bu seyirde, hedef yüce Allah’tır. Çünkü asıl yolculuk ve saadet budur. Huzur, Cenab-ı Hak ile tanışmak ve buluşmaktır.
Nakşi büyüklerinden Hace Ubeydullah Ahrar (ks) der ki:
“İki çeşit mi’rac vardır. Biri manevi, diğeri ise şeklidir. Manevi mi’rac da iki türlüdür. İlki kötü sıfatlardan güzel sıfatlara geçmektir. İkincisi masivayı (Allah’tan gayrı bütün varlıkları kalben) terkedip Hakk’a yönelmektir.
Yüce Allah’a gitmek, ayakla değil güzel ahlakla olur. O’na yaklaşmak kalıpla değil kalple gerçekleşir. Bu yolda aşılacak şey, dağ tepe gibi engebeler değil, nefsin engelleridir. Uzakta olan yüce Allah değil, kuldur.
Allah’a yaklaşmak için nefsini aşmak, kötü ahlaklardan uzaklaşmak, zulmet perdelerini geçmek gerekiyor.
Allah’a giden yolun rehberi mürşid-i kamildir. Azığı takvadır. Bineği himmettir. Yol arkadaşı mümin kardeşlerdir. Silahı dua ve zikirdir. Düşmanı nefis ve şeytandır. Süresi, son nefese kadardır. Sonu -Allah’ın rahmetiyle- cennet ve cemalullahtır.