İbadet; yaratılışın gayesi, Yüce Allah'a saygı ve bağlılığın açık bir göstergesidir. İbadetin ruhu samimiyet ve ihlastır. İbadetlerden asıl maksat, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Samimiyet ve ihlastan yoksun, riyanın karıştığı bir ibadet, sahibine hiçbir fayda sağlamaz. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namalarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.” (Mâûn sûresi, 4-6) buyrularak ihlastan yoksun olarak ibdet edenler, ağır bir dille uyarılmışlardır.
Riya; iş, söz ve davranışlarda gösterişte bulunmak; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapmaktır.
Riya, ibadetin özünü bozan, sevabını gideren, ortada yalnız ibadetin şeklini bırakan manevî bir hastalıktır. Yüce Allah bu gerçeği şöyle dile getirmektedir:
“Ey iman edenler! Allah 'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir hayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez.(Bakara sûresi, 264).
Riya; iş, söz ve davranışlarda gösterişte bulunmak; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapmaktır.
Riya, ibadetin özünü bozan, sevabını gideren, ortada yalnız ibadetin şeklini bırakan manevî bir hastalıktır. Yüce Allah bu gerçeği şöyle dile getirmektedir:
“Ey iman edenler! Allah 'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir hayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez.(Bakara sûresi, 264).