Mnela'nın Denizi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Mnela'nın Denizi

Yaradanına sevdalı yürekler...

Dareyn Dergisi 31. Sayı Yayında!
 
 
Allah'ın kahretmediğini görüp şaşırma!
Mühlet verdiğini düşün ve ürper!
 
 

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Elif...

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Elif... Empty Elif... Ptsi Eyl. 29, 2008 7:58 pm

Rüzigar

Rüzigar
Yönetici

Yönetici

Elif... Elif


Aşk ta tıpkı elif gibidir,bismide gizlidir,ama okunmaz.o olmadan da besmele sese gelmez.o her şeyin içindedir,ama hiç bir şeyde görünmez. hz.mevlana

http://mnelam.benimforum.org

2Elif... Empty Geri: Elif... Ptsi Eyl. 29, 2008 8:06 pm

Rüzigar

Rüzigar
Yönetici

Yönetici

Elif... Vav6hu4

Elif ile vav...
Uzak ve yakınlıklar.
Biri kıvrımlı biri dimdik,
Biri mahçup öbürü hep sahip,
biri insan olur vav haline gelir,
Öbürü İnsanlığa bırakır elifane olur.
Biri candır öbürü canan,
İkisi var çünkü,
Yaratmış yaradan.

Elif,
Asil bir diklik,
Vav,
Narin bir mahçupluk.

Kul!
Elif ile vavlın geçiş hali.
Dönemeci.
Şekli,
Şemaili..

Elam Mnelam

http://mnelam.benimforum.org

3Elif... Empty Geri: Elif... Ptsi Eyl. 29, 2008 8:20 pm

Rüzigar

Rüzigar
Yönetici

Yönetici

Elif... Elifte2

Bir elif miktarı uzanmak;göçebe umutlara..İnce bir ihtar gizli aslında bu miktarda..Çook ince..Garip dünyadan,garip tarifler olsa da heybede,var-yok arasına müteallik bir eğreti çizgi bi-zar etmiş;yekpare didarları..Ve mekanın fırçasıyla,sükutun varlılığıyla,izzetin vakarlılığıyla birde benim fakrımla yapmacı vedaatlara hilaf bir seda duyulmuş;Gönül Diyarından,Şehr-i Yar'dan...

Kırbada su yok..Heybede de azık..Düşüncede de kaygılar..Didarımda da yokluk..Bir 'elif miktarı' yakın değiliz;kavrulan,savrulan bir kum tanesi misali;özlemini kurduğumuz hayallerimizin..Muallak bıraksa da her bir kırıntı,zeminde bir emare kalmadığından,arsız hırsızlar kesretli ruyaları da esir etmiş;kendince..Ve fevc fevc hezimetler yaklaşmış bize..Ama bir farkla..Bir 'elif miktarı' kalmış aramızda!...

Yakıcı üç noktada birleşmiş 'elif'..Hattatın nazenin kamışında..Duruşuyla sermest edip bizleri,varlık suretine bürünen bu ruhlar boyun bükmüş..Tıpkı 'elif' gibi..Ve verdiği huzurla aziz eylemiş bizleri..Geçit vermiş;vuslata..Ve en güzel kıvama getirilmişiz;kalbin kuytularındaki tahir goncalarla!...

Himaye edilen aldanışlar;zamanın diliyle parelenmiş..
Aşikare kendimizden sakladıklarımız bir bir ortaya çıkmış;

ELİF'İ GÖRÜNCE!...

-İşte Demişler..İşte!..

Bizler gölge;Aslımız O'rada!..

VE YAKLAŞ EY CAN!..

BİR ELİF MİKTARI KALDI;VUSLATA!..

HADİİİ!!!...

HADİİ!!..

HADİ!.

http://mnelam.benimforum.org

4Elif... Empty Geri: Elif... Ptsi Eyl. 29, 2008 8:23 pm

Rüzigar

Rüzigar
Yönetici

Yönetici

“elif” karanlıkta oturuyordubir “be” bulsa, açılacaktı yolu;ama sırdı “be”“elif” sırrın varlığını bile bilmiyordu oysa


gelmesi gerekiyordu be’nin…


gelmesi veayağına düşmesi elif’in.…


nazan bekiroğlu/ cam ırmağı-taş gemi/



her elif’in yolunu açacak bir “be” yaratan bir yar var ki; kelam’ını başlatır bir “elif” ile…cümle içinde elif’in varlığını hissettirir sabretmeyi bilene. elif’i cümleye sevdirir; cümleye elif’i faydalı kılar. kelam’ını kalbe vahiy kılan bir yar var ki, elif’liğinin idrakinde olmayan her yürek için büyük sıkıntılar verir; bu, oyâr’in merhametindendir, fazlındandır.


elif…yâr’sızlığı seçtiğin gün, be’nin yakınlığına el çevirdiğin gündür; aşk’ı anlatan bir cümle başlamaz artık…yusuf’un kıssası başlamaz artık; karanlık bitmez, kuyudan çıkmaz bir sultan; züleyha’nın yüreği aklanmaz aşk’la…

elif…yâr’sızlığı seçtiğin gün, onulmaz yaralar açılır yüreğine; varlığından bîhaber olduğun o belde-i ahsen’e…artık sen hüzün mevsimini yaşarsın her dem; inşirahı dileyen dilin yorulur, aşk’ı dileyen yüreğin yorulur. inşirahı dilersin her dem; zikri özleyen gecelerin şikayetini duyar kulakların, dilin damağını özler…dilin yâr’in adını özler; nefese dokunmayı özler…

elif…yâr’sızlığı seçersen, be’nin yanında olduğunu hissedemezsin. aşk’ı anlatırlar sana, vasfının “arayan” olduğunu anlayamazsın. girdiğin her sokakta oyalanırsın; be’nin sokağına varmaz ayakların; aşk’ın sokağına varmaz…

elif…senin cümley(l)e aşk’ı anlatman lazım; be’yi bulman lazım…be’yle olman lazım!elif…aşk hatrına yâr’e yakın kıl yüreğini….

-sare nokta-

http://mnelam.benimforum.org

5Elif... Empty Geri: Elif... Ptsi Eyl. 29, 2008 8:25 pm

Rüzigar

Rüzigar
Yönetici

Yönetici

Elif gibi yalnızım,
Ne esrem var, ne ötrem.
Ne beni durduran bir cezmim
Ne de bana ben katan bir şeddem var.
Ne elimi tutan bir harf
Ne anlam katan bir harekem…
Kalakaldım sayfalar ortasında.
İşte ben gibi, sen gibi…
Bir okuyan bekledim,
Bir hıfzeden belki…
Gölgesini istedim bir dostun med gibi…
Sızım Elif sızısı…


[Yazarı Bilinmiyor]

http://mnelam.benimforum.org

6Elif... Empty Geri: Elif... Ptsi Eyl. 29, 2008 8:25 pm

Rüzigar

Rüzigar
Yönetici

Yönetici

Doğum ve ölüm tarihleri arasında var olan bir hayatın yorgunlarıyız. Yaşadığımız, bir garip yalnızlık hikayesi. Etrafımızdaki yüzlerce insana rağmen yine kendimizi yalnız, çaresiz, kifayetsiz hissediyoruz. Bunca sınırlı arasında sınırsız olanı özledikçe büyüyor yalnızlığımız. Ruhumuzun vadilerinde gezinen yüzlerce insan dahi unutturmuyor ‘hesabı yalnız verilen imtihanımızı.’ Aksine; her hikaye altını çiziyor yarımlığımızın.

Yalnızlık, yarım oluşumuzdur. Yalnızlık, ‘yalnızlığın mahsus olduğu varlığa’ duyulan özlemdir. Mecburiyettir. Alnımızda insan olmanın imzasıdır. Yalnızlık , şaire “ Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge. / Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı.” satırlarını yazdıran o müstearsız histir. O his ki; kalabalıklarda yaşanan bir tenhalıktır. Tenhalığımız, bize güç verebilir, gücümüzü de alabilir. Melankolik hisler içinde arabesk bir yalnızlığı tercih edersek ruhumuz günden güne zayıflayacaktır. Ama mezarların neden tek kişilik kazıldığını düşünüp ‘yegane’ olana inancımız artarsa yalnızlığımız bizi güçlü kılacaktır.

Sevdiklerimiz oldu, sevenlerimiz de oldu. Gidenler, dönenler oldu; gidip de dönmeyenler oldu.Doğanlar, ölenler oldu. Güneş bir görünüp bir kayboldu. Kayan yıldızlar dileklerimize umut oldu. En büyük hatamız, geçici olana “ her şeyim” demek oldu. Bir insan, bir eşya, bir mekana “her şeyim” dediğimizde, onu yitirmekle elimizde “hiçbirşey” kalmamış oldu. Yürek coğrafyamızda yaşanmış onca devasa sevgi dahi hissettirmedi mi bize yalnızlığı? ‘Bitimsiz bir tat aramadık mı savruluşlarda’? Kalbimizde dost yoğunluğunu en çok hissettiğimiz anda bile o anın geçici olduğunu bir an olsun çıkardık mı aklımızdan? Güzel anlar hiç bitmesin diye fotoğraf karelerine sığınmadık mı? Günde beş kez yalnızlığımızı itiraf etmedik mi? Avucumuzu açıp ‘tek olana’ dua ederken , küçüklüğümüzden büyüklüğüne köprüler kurmadık mı?

Düştüğünde “ acımadı ki” diyen çocuklar gibi gizlemek istiyoruz acılarımızı. Düşlerimiz ipinden kopmuş balonlar gibi kaybolduğunda, bir kez daha anlıyoruz yalnızlık imtihanımızı. Kalbimizin özgül ağırlığını bir başka kalp taşıyamazken ve ancak gölgemiz kadar var olabilirken bir başka kalpte nasıl beka bulabiliriz? Ve nasıl anlatabiliriz kendimizi, kendini dahi anlamamışlara? Bizi anlamayan insanlar arasında bir hayatın ardına düşerken, onlara kızmak, sınırlı oluşlarını yüzlerine vurmakta değil hüner. Asıl hüner, bizim çaresizliğimizle onların çaresizliklerini birleştirip bir ‘ çare’ bulabilmekte. Hiçbirimizin ‘yağmur’u sözcük biçiminde uymuyorken birbirine, hepimizinkinin uyduğu bir üçüncü yağmuru bulmalı. Etrafımızdaki insan yoğunluğuna rağmen, ruhumuzun pergelini ‘tek’ olanda sabit tutup, insanlar arasında bir ‘sınırlı’ gibi yaşamalı.

İnsanların bizi anlamadığı anlar olur. Hatta bizi tamamen yanlış anladıkları zamanlar da olur. En çok emeğimizin geçtiği , fedakarlık kapılarını sonuna kadar araladığımız insanlar, küçük bir noktaya takılıp bizi unutabilir. En çok ihtiyacımız olduğu anlarda en sevdiklerimizi bile yanımızda bulamayabiliriz. Ya da en güvendiklerimiz bizi şaşırtıp, kalbimizde çizikler olmasına sebep olabilir. Her kim, ‘sürekli değişen’ anlamına gelen ‘kalb’e sahipse, sürekli değişecek ve hiçbir zaman tamamiyle ‘güvenli’ olmayacaktır. Hasılı bu dünyada insana dair ne varsa hep bir yanı yarım, bir yanı eksik kalacaktır. İnsan insana yetemez, ancak hayatına anlama katabilir, muhtaçlığını azaltabilir. Hayatın bütün karmaşası ve kalabalığı arasında hepimiz kişisel menkıbemizi yaşarız. Küçük hayatlarımız ve yalnızlıklarımız birbirine eklendiğinde kaneviçe misali, hal diliyle ‘herkesin herşeyi’ olan varlığı ifade ederiz.

“ Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever.”diyor Molla Cami. Öyle ki, soru sorup cevap verme yeri olan aklımıza ve hissedip duyma yeri olan kalbimize ‘yegane’ olanı işaret ediyor. ‘Alaka-i kalbe layık olmayanlara’ haddinden fazla bağlanırken ,yenilgi üstüne yenilgi yaşadığımızı anlatıyor. Ne nefis sadık bir yar, ne de dünya kalıcı bir diyarken tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor. Bu şiir de o bağı ne güzel özetliyor.: “ Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var kimsesi. / Kimsesiz kaldım medet, ey kimsesizler kimsesi.”

Bu yaşadığımız bir yalnızlık hikayesi. Elif gibi dik, elif kadar anlam dolu. Yanına gelen her harfe hayat katmasından ziyade, kendi sırlarıyla içiçe... Hüzün dolu ama mağrur bir başı var elifin. Bir başına ama sırtını dayadığı güçten dolayı çok kudretli. Kendi yalnızlığının farkındalığıyla birlikte "tek ve bir" olan varlığa ışık tutuyor. Gandhi'nin Hindistan'daki, Hz. Muhammed'in Hira'daki ve Bediüzzaman'ın Barla'daki yalnızlığı gibi... İnsana düşen; kendi ruh rıhtımına çekilip, dışardaki seslerden uzaklaşarak 'yalnız'lığın bilincine varmak ve içindeki sesleri çoğaltmak.Issız yerlerde kendisiiçin bir evren olabilmek...Ve bütün sözlerin üstündeki o büyük sözü bulabilmek...


[Yazarı Bilinmiyor]

http://mnelam.benimforum.org

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz